9 Nisan 2008 Çarşamba

Sizi siz olun bacak bacak üstüne atmayın

Uyarı bu defa sağlığa zararlı olduğu için sağlık uzmanlarından geldi...
Uyarı bu kez adabı muaşeret kurallarına aykırı olduğu için eğitimcilerden değil, sağlığa zararlı olduğu için sağlık uzmanlarından...

Dermatolog Erçin Özüntürk kadınların yüzde 85-90'ında görülen selülitin artmasında varisler, dar kıyafetler ve bacak bacak üstüne atmanın etkili olduğunu bildirdi. Dr. Özüntürk, selülitin genetik, metabolik ve damarsal gibi nedenlerle ortaya çıktığını vurgulayarak, "25 yaşın üstünde ortaya çıkan selülit kadınların yüzde 85-90'ında görülmektedir" dedi.

Genetik nedenlerin yanı sıra doğum kontrol hapları, hamilelik, aşırı kilo ve yanlış beslenme, alkol tüketimi, stres, hareketsizlik ve ruhsal problemlerin de selülite yol açtığını ifade eden Dr. Özüntürk, "Varisler, dar kıyafetler ve bacak bacak üstüne atmak da selülitin artmasına neden oluyor. Bacak bacak üstüne atınca dolaşımda problemler ortaya çıkıyor ve bu da selülit oluşumunu hızlandırıyor" diye konuştu.

Bu çay annelerde sütü artırıyor

Bebeklerin sağlığı ve gelişiminde, özellikle ilk 6 ayda eşsiz ve mucizevi besin kaynağı olan anne sütü, bağışıklık sisteminden, zeka düzeyine kadar, insan hayatında etkisi bir ömür boyu sürecek inanılmaz ve son derece iyi sonuçlar yaratıyor. Yüzyıllar boyu anne sütünü artırıcı etkisi bilinen ve kanıtlanan bitkiler, anne sütünü artırmaya yardımcı, Türkiye’deki ilk ve tek doğal bitki çayı olan Humana Still-Tee’nin içeriğinde, dengeli bir karışımla bir araya getirildi.
Türkiye’de, eczanelerde satışa sunulan Humana Still-Tee’nin içeriğinde yer alan tamamen doğal bitkisel karışım, düzenli içildiğinde, doğum sonrasından başlayarak, tüm emzirme döneminde süt bezlerini uyarıyor ve böylece anne sütünün miktar olarak artmasına ve yapımının hızlanmasına yardımcı oluyor.
Humana Stil-Tee emzirme çayının içeriği, geleneksel olarak yüzyıllardan beri anne sütünü artırdığı bilinen ve tıbben galaktogog olarak isimlendirilen bitkilerin dengeli ve ideal karışımından oluşuyor. Bu bitkilerden anne sütünü artırıcı etkisi olanlar, Çemen Otu, Keçi Sedefi Otu, Rezene, Mine Çiçeği olarak sıralanırken, Amber Çiçeği, Ağaç Çileği ve Rooiboss bitkileri de çayın lezzetini artırmak, kokusunu ve tadını mükemmelleştirmek, vitaminler ve mineraller açısından zenginleştirmek için ilave edilmiş bulunuyor.
Humana Still – Tee emzirme çayının içerisinde bulunan galaktogog adı verilen bitkiler, anne sütünün yapılması için, emziren annede zaten mevcut olan prolaktin ve oksitosin adlı hormonların aktivitesini artırarak, anne sütü üretimini hızlandırıyor ve salgılanan anne sütü miktarını artırmaya yardımcı oluyor. Yüzde 100 doğal ve bitkisel olan Humana Stil-Tee, hiçbir boya ve katkı maddesi ile suni aroma içermiyor.
Humana Still – Tee emzirme çayının etkisi 24- 72 saat içinde ortaya çıkıyor
Humana Stil-Tee, bir bardak suya iki tatlı kaşığı ilave edilip karıştırılarak hazırlanıyor. Suda eriyen granül yapısı sayesinde kolayca hazırlanabilen Humana Still-Tee, isteğe bağlı olarak soğuk, ılık ya da sıcak içilebiliyor. Günde 3- 4 kez içilmesi tavsiye edilen Humana Still-Tee’nin anne sütünü artırmaya katkı sağlayıcı etkisi, 24- 48 saat içinde görülüyor. C vitamini ilaveli olduğu için annenin günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 72’sini karşılayan Humana Still-Tee, düşük kalorili olması nedeniyle de, anneler için doğumun ardından kilo endişesi yaşatmadan anne sütünü artırmaya yardımcı oluyor. Bir bardak Humana Still-Tee, 34 Kcal, yani sadece yarım dilim ekmek kadar kalori içeriyor. Emziren annenin süt verme döneminde artan sıvı ihtiyacını da gideren Humana Stil-Tee, eczanelerde 200 gramlık kutularda satışa sunuluyor ve bir kutudan 200 mililitrelik 22 fincan çay çıkıyor.
Avrupa’nın önde gelen bebek mamaları üreticisi HUMANA tarafından üretilen ve iki yıldır AB ülkelerindeki annelere sunulmakta olan doğal bitkisel emzirme çayı Humana Still-Tee, Mamsel İlaç Sanayi tarafından, Türkiye’de eczaneler kanalıyla sütü yeterli olmayan annelere ulaştırılıyor..

Yeni bir hastalık "nomofobi"

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, günümüzün yeni hastalığı ya da stres kaynağı "Nomofobi" (No mobile phobia). Bu yeni hastalık, "cep telefonunun kapsama alanı dışında kalmasıyla" ortaya çıkıyor.

İnsanların cep telefonlarına aşırı şekilde bağlandığını belirten uzmanlar, telefonun çekmediği bir yerde kalmanın ya da herhangi bir şekilde telefonla ulaşılamamanın "psikolojik sorun" haline geldiğini ve inanılmaz şekilde büyütüldüğünü ifade ediyorlar.

Şimdiye dek evlenmenin, yeni bir işe başlamanın veya işten çıkarılmanın stres kaynağı olduğunu belirten uzmanlar, bu hastalığın cep telefonu kullanıcılarının yüzde 53’ünde bulunduğuna dikkat çektiler.

Formda mıyız yoksa şişman mı?

İngiltere’de geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan araştırma, zinde ve formda dış görünüme sahip kişilerin iç organlarındaki yağlanma oranının, kimi zaman tombullara oranla daha tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini ortaya koydu.

İngiltere’de yayınlanan Daily Telegraph gazetesinin internet sitesinde yer alan habere göre, bu ülkedeki Tıbbi Araştırmalar Konseyinin Klinik Bilimler Merkezinden bir ekip, Londra’daki Hammersmith Hastanesindeki görüntüleme merkezinde, çeşitli boy ve kilolardaki 600 gönüllünün "yağ dağılım haritasını" çıkardı.
Araştırma, 10 katılımcıdan 4’ünün "dışarıdan formda, ancak içeriden şişman" olduğunu ortaya koydu.
Araştırma ekibinin başında bulunan Prof. Dr. Jimmy Bell, "aldığı birkaç kiloyu hemen belli edenlerle, kilo almasına karşı görüntüsünü koruyanlar" arasındaki farkın, çok tehlikeli bir yerde, hayati iç organlarda olabileceğine dikkati çekti.
Prof. Dr. Bell, şişmanlığa bakışlarını bir ölçüde değiştiren araştırmanın sonuçlarını, "Dışarıdan formda görünen kişi, kilolu birine oranla daha yüksek oranda tehlikeli ve gizli yağ bulundurabilir, bu yağlar da genellikle hayati iç organların çevresinde toplanmaktadır" şeklinde özetledi.
Prof. Dr. Bell, karaciğer, kalp ve pankreasında yağlanma olan kişinin, dış yağları fazla oran birine oranla tip 2 diyabete yakalanma ya da kalp krizi geçirme olasılığının daha yüksek olduğuna dikkati çekti.
"DİYET TAKINTI HALİNE GELDİ AMA..."
Şişmanlık oranının hesaplanmasında kullanılan beden kitle endeksinin, kişilere önemli veriler sunmakla birlikte, kimi zaman bireyleri yanıltabileceğine işaret eden Prof. Dr. Bell, şunları kaydetti:
"Beden kitle endeksiniz size tombul mu obez mi olduğunuzu söyleyebilir ama vücudunuzun içinde bulunan yağ oranınıza ilişkin bilgi vermez. İri, ancak fiziksel olarak aktif kişi, kusursuz derecede sağlıklı konuma sahip olabilir.
İnsanlar diyet konusunu adeta takıntı haline getirdiler. Oysa ki, egzersiz olmadan uygulanan diyet programı ile yağların yanlış yerlerde birikmesine neden olunabilir. Yaşam biçiminizde büyük değişiklikler meydana getirmeden de, fiziksel aktivitelerinizi artırmak mümkün.
Araştırma raporunda, deneklerden elde edilen sonuçlar, yaşam alışkanlıklarıyla birlikte sunuldu. Buna göre, beden kitle endeksi 27.7 olarak hesaplanan, spor yapmaktan hoşlanmadığını belirten 23 yaşındaki Simon Relph’in, vücudunda 15 litre "iç yağ" bulunduğu görülürken, beden kitle endeksi 28.1 olan, haftada üç kez futbol oynayan 23 yaşındaki Neil Ferguson’da ise bu oran 4 litre olarak saptandı.
Standart yaklaşımlar Ferguson’un birçok hastalığa karşı daha fazla risk altında olduğunu gösterse de, "içeriden" bakıldığında Ferguson, dışarıdan göründüğünün tersine daha sağlıklı bir tablo çizdi.

Emekliler için sağlık karneleri kalktı

Emekliler ile Bağ-Kur'luların sağlık kurumlarındaki muayene ve tedavilerinde sağlık karnesi uygulaması kaldırıldı.
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, “Emekli Ve Malullük Aylığı Bağlanmış Alanlarla, Bunların Kanunen Bakmakla Yükümlü Bulundukları Aile Fertleri, Dul Ve Yetim Aylığı Alanların Muayene ile Tedavileri Hakkında Yönetmelik” ve Bağ-Kur Sağlık Sigortası Yardımları Yönetmeliği'nde bu yönde yaptığı değişiklikler, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, emekli, malullük ve vazife malullüğü aylığı alanlarla bunların yasal olarak bakmakla yükümlü bulundukları aile bireyleri ve dul ve yetim aylığı alanların muayene ve tedavi başvurusunda, sağlık karnesi yerine T.C. Kimlik Numarası bulunan nüfus cüzdanlarının sunumu yeterli sayılacak.


Bağ-Kur da sigortalılar ve malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlarla bunların bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babaları, hak sahibi olarak aylık alan eş, çocuk, ana ve babaları için, muayene ve tedavi başvurusunda sağlık karnesi yerine T.C. Kimlik Numarası bulunan nüfus cüzdanlarının ibraz edilmesini yeterli kabul edecek.

Alkol hafızayı zayıflatıyor

Doktorlar, gençlerin aşırı alkol tüketerek hafızalarına yıllarca zarar verebilecekleri uyarısında bulundu. 12 yaşındaki çocukların bile alkolizm tedavisi gördüğü uyarıları yapıldığı bir zamanda, bilim adamları, alkol tüketen gençlerde 20’li yaşlara gelmeden önemli bozulmalar görüldüğünü ortaya koydu.

Aşırı alkol tüketmenin, beynin gelişmesindeki kritik aşamaya müdahale ettiği ve bu sorunun yaşla daha da kötüleştiği halihazırda biliniyor. Araştırmacılardan Thomas Heffernan yaptığı açıklamada, "gençlerde aşırı alkolün ve içki alemlerinin, beyinde günlük hafızayı destekleyen bölüme zarar verdiğine dair kanıt bulunduğunu" söyledi.

Heffernan, bu gençlerin hafızalarına zarar vermekle kalmadıklarını, ayrıca bu durumun, gençlerin beyinleri gelişme safhasında olduğu sürece gelecek için de sorun oluşturacağını belirtti. Northumbria ve Keele üniversiteleri tarafından denekler üzerinde yapılan bu araştırmanın sunumu, İngiliz Psikolojik Derneği konferansında
yapıldı. Araştırmada incelenen deneklerin, beynin gelişme safhasında bulunduğu 17 ile 19 yaş arasında oldukları bildirildi.

En küçük tümör bile görünecek

Amerikalı araştırmacıların geliştirdiği, vücut içindeki detayları bin
kat büyütebilen bu yeni teknik, bugüne dek kullanılan yöntemlerle tespit edilemeyen en küçük tümörlerin bile görülebilmesini sağlıyor.

Araştırmayı yürüten ekibin başında bulunan, Stanford Üniversitesi’nden Sanjiv Sam Gambhir, bu yeni tekniğin, adını Nobel ödüllü Hintli fizikçi C.V Raman’dan alan Raman spektroskopisi (maddenin özelliklerinin, soğrulan ve salınan parçacıkların, ışık veya ses aracılığı ile incelenmesi) yöntemine dayandığını söyledi. Bu tekniğin tamamen yeni bir görüntüleme şekli olduğunu, Raman spektroskopisinin ilk kez insan vücudunun içini görüntülemek amacıyla uygulandığını ifade eden Gambhir, "şimdiye dek aynı anda 2 ya da 3 şey tespit edilebiliyordu, ancak bu yöntemle aynı anda 20 ya da 30 şey görülebiliyor" dedi.

Fareler üzerinde denenen bu yöntemin iyi sonuç verdiğini, ucuz ve kullanımının kolay olduğunu belirten Gambhir ve ekibi, tekniğin insanlarda kalın bağırsak kanserinin erken teşhisinde
kullanılabilirliğini belirlemek için klinik deney yapmayı planlıyor. Araştırma, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin (PNAS) dergisinde yayımlandı.

Şekerleme de varmış bir keramet

Gün içerisinde hele de öğle yemeğinden sonra şöyle bir kestirmek meğer sadece yorgunluğa iyi gelmiyormuş..

Gün içinde düzenli olarak kestiren kişilerin kalp krizinden ölme risklerinin, kestirmeyenlere göre daha az olduğu ortaya çıktı.
Araştırmacıların, 6 yıl boyunca yaptıkları çalışmada, gün ortasında düzenli olarak kestirenlerin kalp krizinden ölme risklerinin, kestirmeyenlere göre 3 kat daha az olduğu görüldü.
Araştırmacılar, kestirmeyle kalp krizinden ölme riskinin azalması arasındaki ilişkinin, iş sahibi kişilerde daha da belirginleştiğini, buradan kestirmenin bu kişilerin, kalpleri için olumsuz etkiye sahip işle bağlantılı stresi azalttıkları sonucuna vardıklarını söylediler.

Siroz tarih mi olacak?


Japon araştırmacılar, farelerde sirozu tedavi etmeyi başardı...


31 Mart 2008 11:48
Sapporo Tıp Fakültesi uzmanları, tedavide kolajen (bağ dokusu liflerinin ana yapısını oluşturan protein) üretimini engelleyen genetik bir ürün kullandı.

Kolajenin fazla salgılanması, karaciğer hücrelerinde fibroza yol açıyor.Amerikan "Nature Biotechnology" dergisinin internet sitesindeki makaleye göre, siroza yakalanan 60 fare 40 gün içinde ölürken, her hafta ilaç zerk edilen 12 fare hayatta kalmayı başardı ve bu hayvanların karaciğeri, beş hafta sonunda neredeyse tamamen normal hale geldi. Araştırma ekibinin başkanı Prof.Yoşiro Niitsu, özel şirketlerin desteğiyle klinik çalışmaları sürdürmek istediklerini ve yeni tedavi yöntemini beş yıla kadar hayata geçirmeyi tasarladıklarını belirtti.

Sinirlendiğinde 1 bardak su iç

Uzmanlar, insanın öfkelendiğinde kanın beyne akmasının, beyin damarlarındaki basıncı arttırdığını, bu durumda kandaki zehir oranının en üst seviyeye ulaşırken kandaki oksijen oranının da düşerek beyin hücrelerinin yaşlanmasına yol açtığını belirtti.

Öfkenin vücuttaki katekolamin adlı maddenin salgılanmasına neden olduğuna işaret eden uzmanlar, "Bu madde merkezi sinir sistemini olumsuz etkiler ve kandaki şeker oranının artmasıyla yağ asidinin ayrıştırmasını hızlandırır. Bu durumda kan ve karaciğerdeki zehirli maddeler artar. Öfkelendiğinizde bir bardak su için. Su vücut içindeki yağ asidinin vücut dışına atılmasını hızlandırır ve zehri azaltır" dedi. Öfkelenmenin iç salgı sistemini de altüst ettiğini ve tiroid bezinin salgıladığı hormon miktarını arttırdığını belirten uzmanlar, bunun da tiroid bezinin aşırı çalışmasına neden olduğunu kaydetti.

Saç dökülmesinin en öenmli nedenleri

Saç dökülmesinin 7 nedeni

Eğer saç dökülmesi sorunu yaşıyorsanız bunlara dikkat edin! İşte kadın ve erkeklerde, kelliğe neden olan faktörler...

Eğer saç dökülmesi sorunu yaşıyorsanız yalnız olmadığınız açık! Kadınlar ile erkeklerde görülen saç dökülmelerin nedenleri farklıdır. Kadınlardaki çoğu saç dökülmesi yani erkek tipi dökülmelerin daha kolay tedavi edilebilir. İşte saç dökülmesine neden olabilen bazı faktörler..

Demir eksikliği: Kansızlığa bağlı, demir eksikliğine bağlı anemi saç dökülmesine neden olabilir. Ancak kendi kendinize demir içeren vitaminler almayın çünkü fazla demir de bazı hastalıklara neden olabilir. İlk olarak kan sayımı yaptırarak demir eksikliğiniz olup olmadığını öğrenin.

Tiroid: Aşırı çalışan ya da çalışmayan tiroid saç dökülmelerine neden olabillir.

Östrojen seviyesinin düşük olması: Çoğu kadın menopozdan sonra veya bu sırada saç dökülmesi sorunu yaşayabilir.

Gebelik öncesi hormon değişiklikleri: Anne adayları ilk 6 ay boyunca yaşadıkları hormonal değişimlerin sonucu saç dökülmesi sorunu yaşayabilir ancak hormonları normale döndüğünde saçlar yeniden çıkabilir.

Telogen effluvium: Uzun bir dönem içinde saçta yaygın olarak görülen incelme ve dökülmedir. Hamilelik, hastalıklar ya da stres gibi faktörler etkili olabilir.

İlaçlar ya da tedavi: Çocu ilaç ya da tedavi saç dökülmesine neden olabilir. Eğer bu tür bir durumla karşılaştıysanız doktorunuzla konuşarak tedavinizin gözden geçirilmesini isteyebilirsiniz.

Yüksek seviyede A vitamini ya da Selenyum: Eğer ihtiyacınızdan fazla A vitamini ya da selenyum aldıysanız bu tür bir son uçla karşılaşabilirsiniz.

Sigara saç dökülmesine neden oluyor
Erkekler üzerinde yapılan araştırmalarda sigara içmenin de saç dökülmesini artırabileceği belirlendi. Kadınblar üzerinde bu yönde henüz bir çalışma olmamasına rağmen, sigaranın bu tür sonuçlar doğurabileceği açık.

Saçlarınız dökülüyorsa ne yapmalısınız?
Saç dökülmesi sorunu yaşıyorsanız yapmanız gereken saç dökülmenizin ne zaman başladığı, sebeplerinin ne olabileceğini belirlemek ve saçlarınızı tamamen kaybetmeden önce uzmandan yardım almak. Öncelikle kan tahlili yaptırarak demir, tiroid, östrojen (kadınlar için) hormonu seviyenizi ölçtürmeniz yerinde olacaktır. Doktorunuz bunlarda eksiklik görmediyse o zaman sorun genetik olabilir.

Saç dökülmesi için önerilen ilaçlar ve tedavi

Rogaine (minoxidil içeren ilaç): Doğrudan deriye uygulanıyor ve kan dolaşımını hızlandırıyor. Bu sebeple saç kökleri daha iyi besleniyor, bol oksijen alan saç hücreleri güçleniyor ve daha kalın saçlara sahip olmanızı sağlıyor. Hamile ya da emziren annelerin kullanmaması öneriliyor.

Propecia (finasteride içeren ilaç): İyi huylu prostat büyümesini tedavi etmek için hazırlanmış bir ilaç. Zaman içerisinde Finasteridin yan etkisi olarak saç fölikillerinin yok olmasına da neden olan bir androjen olan DHT' ye (dehidrotesteron) dönüşmesini engellediği keşfedilmiş ve 1997 yılında saç dökülmesine karşı kullanılmak üzere FDA tarafından onaylanıp Propecia adı altında satışa sunulmuş. (Hamileler ya da anne olmayı planlayanların kesinlikle almaması gerekiyor. Yapılan araştırmalarda tüm kadınlar üzerinde başarılı olmadığı görülmüş)

Üzüm En kuvvetli antioksidan


Üzüm, kabuğu, içi ve çekirdeğiyle komple yararlı bir meyve. En önemli yararlarının başında ise, vücuda en fazla zarar veren serbest radikallerle mücadele eden antioksidan özelliğiyle biliniyor.



Üzüm belki de çok amaçlı kullanılan meyvelerden en önemlisi. Çünkü taze taze ya da kurutup kış aylarında çerez niyetine yenebiliyor, suyu sıkılıp içilebiliyor. Bir diğer örnek, geleneksel Osmanlı Mutfağı'nın önemli yemeklerinden biri sayılan hoşaf yaparak tüketebiliyoruz. Devam edersek, meyvesinden sirke ve pekmez yapılabiliyor. Hatta pestil ve ceviz sucuğu hazırlanabiliyor. Atlanmaması gereken bir diğer tüketiliş biçimi ise, türlü çeşitleriyle yapılan birbirinden lezzetli şaraplar. Bunların dışında asma yaprağının saramurasını yapıp, daha sonra o yaprakları pirinçle hazırlanan bir harç ile sararak Türk Mutfağı'nın vazgeçilmez ve en makbul yemeklerinden biri olan yaprak sarması yapıyoruz.

Yararlarını sıralamadan önce tarihine bakarsak, üzüm, tam anlamıyla Anadolu'yu temsil eden bir meyve. Çünkü kökleri Anadolu'ya uzanıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bağcılık, M.Ö. 2000 yıllarında da yapılıyormuş. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan Babiller'in Asma Bahçeleri'ni de bilmeyen yoktur.

Üzümü en basit şekilde, beyaz ve siyah üzüm olarak sınıflandırabiliriz. Ayrıca kabuğunun kalınlığına, kokusuna, çekirdekli ve çekirdeksiz oluşuna göre de ayırabiliriz.

Üzümün ve çekirdeğinin yararları:

- Çekirdeği çok güçlü bir antiokasidandır.
- Serbest radikallere karşı savaşmasının yanı sıra sigara, alkol gibi maddelerin vücudumuzda yapmış olduğu kötü ekiyi azaltır.
- Kan yaparak kansızlığı önler.
- Kanı temizler.
- Yaşlanma etkilerini azaltır.
- Cilde iyi gelir. Bu nedenle bugün piyasada olan birçok kremin içeriğinde üzüm yer alır.
- Beyin hücrelerini besler.
- Kanserin oluşumunu önler.
- Böbrek ve bağırsakların çalışmasını kolaylaştırır.
- Kalp krizi riskini azaltır.
- Kötü kolesterolle mücadele ederek kalp damarlarını tıkanmasını önler.
- İçerdiği yüksek oradaki potasyum, ödem azaltıcı özelliğinden dolayı yüksek tansiyonun düşürülmesinde yardımcı olur.
- Üzümün içindeki antioksidanlar, romatizmanın oluşmasında büyük rol oynayan enzimleri nötralize ederek bu hastalığının oluşmasının engellenmesinde yardımcı olur.

KIRMIZI ŞARAP

Kırmızı şarabın içerdiği antioksidanlar kalp-damar hastalıkları ve kanser türlerinin oluşmasının önlenmesinde yardımcıdır. Eski Yunanlı filozof az içilen kırmız şarap ilaç gibidir:

- Hastaları iyileştirir,
- Yaşlıları gençleştirir demiş.

Az kelimesi kadınların günlük bir, erkeklerin iki kadeh şarap içmeleri anlamına geliyor. Yapılan bilimsel araştırmalar kırmızı şarabın faydalarını şu şekilde özetlemektedir.

1- Şarabın içindeki antioksidanlar kanın akışkanlığı artırarak pıhtılaşmayı önler. Böylece kalp krizinin önlenmesinde yardımcı olmaktadır.
2- Şarap faydalı kolesterolün yükselmesine yardımcı olarak, zararlı kolesterolün düşmesine neden olmaktadır.
3- Zararlı kolesterol serbest radikaller tarafından okside olmadıkça damar çeperine yapışmaz ve damar sertliği oluşmaz. Kırmızı şaraptaki antioksidanlar zararlı kolesterolün okside olmasına yardımcı olarak damar sertliğinin önlemesinde rol oynamaktadır.

Şeker hastaları az yemeli!

Bilindiği gibi üzüm, şeker oranı çok yüksek bir meyve olduğu için şeker hastalarının doktorlarına danışarak yemelerini tavsiye ediyoruz. Birçok meyveye göre çok yüksek oranda şeker içerdiği için, aniden kan şekerinin hızla yükselmesine neden olabiliyor.

100 gr. üzümde (taze)

Kalori 73 kcal.
Protein 0,7 gr.
Yağ 0,3 gr.
Karbonhidrat 16,9 gr.
Su 81,3 gr.
Potasyum 183 mgr.
Kalsiyum 15 mgr.
Fosfor 20 mgr.
A vitamini 5 mgr.
B vitamini 0,08 mgr.
C vitamini 4 mgr.

100 gr. kuru üzümde

Kalori 269 kcal.
Protein 2,3 gr.
Yağ 0,5 gr.
Karbonhidrat 64 gr.
Su 24,2 gr.
Sodyum 144 mgr.
Potasyum 630 mgr.
Kalsiyum 31 mgr.
Fosfor 100 mgr.
Magnezyum 65 mgr.
Demir 2,7 mgr.
A vitamini 15 microgram.
B vitamini 0,2 mgr.
C vitamini 1 mgr.

100 gr. üzüm suyunda (sıkma)

Kalori 69 kcal.
Protein 0,2 gr.
Yağ -
Karbonhidrat 17,1 gr.
Su 82,5 gr.
Potasyum 132 mgr.
Kalsiyum 12 mgr.
Fosfor 12 mgr.
A vitamini -
B vitamini 0,06 mgr.
C vitamini 1 mgr.

Vücudumuzdaki benler

Vücudumuzda yer alan kahverengi leker ‘ben’ olarak tanımlanıyor. Her insanın vücudunda irili ufaklı pek çok ben bulunuyor. Bazıları doğuştan, bazıları ise sonradan oluşan benlerin varlığı, son yıllarda cilt kanserlerinde görülen artış nedeniyle daha da önem kazanıyor. Türk Böbrek Vakfı Hizmet Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. G. Sevin, deride doğuştan var olan benlerin bazılarının kanserleşme gösterebildiğini belirtiyor. Çeşitli klinik görünümleri olan benlerde zaman içinde oluşan değişiklikler korku yaratabiliyor. Uzun yıllar içinde olan değişiklikler çoğunlukla benlerin, normal yaşam döngüsü içinde olan değişimleri olarak tanımlanıyor. Ancak kısa sürede hızla gelişme gösterenlere karşı dikkatli olunması gerekiyor.

Vücudunuzda var olan bir bende aniden büyüme, renginde koyulaşma, sınırlarında düzensizlik, kaşıntı, kanama gibi belirtiler ortaya çıkarsa hemen uzman bir doktora başvurmak en doğru yol. Bu tip belirtiler uzmanlarca kanserleşme işaretleri olarak tanımlanıyor.

Türk toplumunda ‘bene dokunulmaz’ gibi yanlış bir görüş kabul görüyor. Oysa benlerin cerrahi olarak çıkarılması onların kanserleşme riskini sıfırlıyor. Bir ben çıkarıldığında kanser varsa tanısı konuyor ve gerekirse ileri tedavi uygulamasına başlanıyor. Bu nedenle, cerrahi olarak çıkarılması, benlerin kanserleşmesine yol açmıyor. Eğer;

1 Muayene edildiğinde riskli olduğu düşünülüyorsa,
2 Muayene ve takiplerde riskli değişiklikler saptandıysa,
3 Saçlı deri, genital bölge gibi takibi zor bölgelerdeyse,
4 İç çamaşırını kesen ya da sürekli kravat takılan, travmaya açık bir bölgedeyse,
5 Sosyal olarak kişiyi olumsuz etkiliyorsa,
6 Estetik görüntüyü bozuyorsa.

Bu tür benlerin cerrahi müdahale ile çıkarılması uzmanlarca uygun görülüyor.

Wski hastalıklar tekrar mı meydana çıkıyor?

Hacettepe Üniversitesi'nin araştırmasına göre, yok olduğu sanılan hastalıklar yeniden ortaya çıkacak.



Küresel ısınmanın kuraklık, çölleşme, orman yangınları ve deniz seviyelerinin yükselmesi tehlikelerinin yanında tarihe gömülen salgın hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabileceği belirtildi.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Songül A. Vaizoğlu, tarihte toplu ölümlere neden olan "tüberküloz", "frengi", "lyme" ve "lejyoner" hastalıklarının yanı sıra öldürücü hastalıklara neden olan "ebola" ve "hanta" benzeri virüslerin, küresel ısınmayla birlikte yeniden uyanmasının beklendiğini söyledi.

Vaizoğlu, "İklim Değişimi Sempozyumu"nda sunmak için "Küresel İklim Değişikliğinin Halk Sağlığına Etkileri" konulu bildiri hazırladı.

Dünyanın sıcaklığının artmasına paralel oluşan sıcak hava dalgalarına bağlı hastalık ve ölümlerin mevsimsel olarak görülmeye başlandığını belirten Vaizoğlu, ölümlerin bir çoğunun önceden kalp-damar ve solunum sistemi rahatsızlıkları yaşayanlarda görüldüğünü söyledi.

Kan emici haşaratlarla yayılan hastalıkların artmasının, bu haşaratların üreme bölgelerinin genişlemesi ve değişmesinin diğer önemli sonuç olarak ortaya çıktığına dikkati çeken Vaizoğlu, artan ortalama sıcaklığın sivrisinek gibi kan emici haşaratların dağılım oranını ve çokluğunu etkileyeceğini ifade etti.

Vaizoğlu, iklim değişiminin en önemli sonuçlarından birinin de uyanan ve yeniden başkaldıran enfeksiyonlar sorunu olduğunu belirterek, "Bazıları ise hastalığın yeniden yayılması şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Buna yüzyıllarca önce ortadan kalkan 'Dang Ateşi' örnek verilebilir. Bu da artan sıcaklıklar nedeniyle Aedes Albopictus (bir tür sivrisinek) gibi türlerin ortaya çıkmasıyla ilişkilidir. İklim değişikliğine bağlı olarak, evlerdeki hamam böcekleri, maytların çoğalması ve dış ortamda da polen ve hava kirleticilerin miktarının yükselmesine bağlı olarak astım gibi hastalıkların da artması beklenmektedir" dedi.
__________________

Çok acıktıran yiyecekler


Besinlerin, kan şekerini yükseltme hızlarına "glisemik indeks" adı verilir. Her besinin, yemek sonrası kan şekerini yükseltme hızı farklıdır. Glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler devamlı açlık hissi yaratırlar. Havuç, mısır, bezelye ve patatesin glisemik indeks değerleri yüksektir. Faydalarına rağmen bu besinler dikkatli alınmalıdır.

Patates: Patates önemli bir C vitamini kaynağıdır. B6 vitamini, bakır, potasyum, manganez, triptofan ve diyet posası içerir. Patates yapısında bulunan bileşikler kan basıncını düşürücü etki gösterir. DNA sentezinden, kan hücrelerinin yapımına, hücreler arası iletişimi sağlayan fosfolipidlerin sentezlenmesine, kalp sağlığını korumaya, beyin ve sinir sisteminin aktivitesine, fiziksel performansın artırılmasına kadar pek çok işlevde görev alır. Ayrıca patates, özellikle kabuğuna yakın kısımlardaki yüksek posa içeriği ile kolesterolün düşürülmesine, kolon kanserinin önlenmesine yardımcıdır.

Havuç: Havuç önemli bir antioksidan kaynağıdır. A vitamini öncüsü beta karotenin çok önemli bir kaynağıdır. K ve C vitamini, diyet posası, potasyum, B6 vitamini, manganez, molibden, B1 ve B3 vitamini, fosfor, magnezyum ve folat içerir. Karotenoidler kalp hastalıkları riskini azaltan, özellikle gece görüşünü sağlayan, maküler dejenerasyona ve katarakt gelişimine karşı koruyucu etki gösteren önemli bileşenlerdir. Ayrıca karotenoid tüketimi pek çok kanser riskini azaltmakta, kan şekeri dengesini sağlamakta, insülin direncini ve yüksek kan şekeri düzeylerini olumlu etkilemektedir. Havuç kolon kanserine karşı da koruma sağlar.

Bezelye: Bezelye besin öğeleri yönünden zengindir. 8 vitamin(K, C, B1, B2, B3, B6, A, folat), 7 mineral (manganez, fosfor, magnezyum, bakır, demir, çinko, potasyum), diyet posası ve protein kaynağıdır. Zengin içeriği sağlığı olumlu etkiler. Kemik sağlığını koruyan önemli besin öğelerini içerir. Bezelye aynı zamanda folik asidin ve B6 vitaminin de önemli bir kaynağıdır. Yapısındaki K vitamini ile de kanın akışkanlığını sağlayarak kalp sağlığını korumaya destek sağlar. Bezelye içeriğindeki C vitamini ile de kanserlere karşı koruyucu etki gösterir.

Mısır: Mısır tiamin (B1 vitamini), folat, diyet posası, C vitamini, fosfor, manganez ve pantotenik asit (B5) içerir. İçeriğindeki zengin folat ve posa nedeniyle kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar. Mısır, akciğer kanseri gelişim riskini önemli düzeyde azaltan beta-kriptoksantin yönünden zengindir. Tiamin için çok iyi bir kaynak olan mısır, hafızanın güçlenmesine yardımcıdır. Ayrıca strese karşı vücudun savunmasını sağlar.

Çin neden mozerella peynirini yasakladı?

Çin, İtalya'nın, aşırı miktarda dioxin taşıyan mozzarella peynirlerini toplama kararının ardından, Mozzarella peynirinin satışını yasakladı.
Çin Hükümeti, mozzarella peynirlerinin piyasadan toplatılmasını da istedi. İtalya'da 25 firma tarafından üretilen Mozzarella peynir örneklerinde, uzun vadede kansere sebep olan kabul edilebilir değerler üzerinde dioxin maddesine rastlanması nedeniyle bu peynirleri toplama kararı almıştı. İtalya, bundan böyle, daha çok pizza ve salatalarda kullanılan mozzarella peyniri üretim yerlerinin de sürekli denetim altında bulundurulacağı taahhüdünde bulundu. Yüksek düzeydeki Dioxinler, toksik özellikte, kanser, sinir ve bağışıklık sistemi bozuklukları, karaciğer hasarları ve kısırlığa neden olan kimyasallar olarak biliniyor.

Şeftaki ağız kokusunun kabusu

- Ağız kokusunu alır.
- Böbrek taşlarını eritir.
- Bağırsak kurtlarını öldürür ve olgunu yumuşaklık yapar.
- Kanı zehirlerden temizler.
- Gut hastalığına karşı etkili bir ilaçtır.
- Çiçekleri, kabızlığı giderir ve barsak solucanlarını düşürür.
- Bol miktarda idrar söktürür.
- Meyvesi, hazmı kolaylaştırır.İdrar yollarını temizler.
- Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.
- Safra kesesi ve böbrekler için faydalıdır.

Şeftali çiçeğini kuru yada tazesini 1 litre kaynayan suya 10 gr atın. 10 dakika bekletin.çay gibi içilirse bağırsaklara yumuşaklık verir öksürüğü hafifletir.

Şeftali alırken özellikle hoş kokulu olmasına dikkat edin. Eğer olgun şeftali alacaksanız hemen tüketin. Olgunlaşmamış şeftalileri evde oda sıcaklığında bir kese kağıdı içinde 2-3 bekletirseniz olgunlaşmalarını sağlarsınız. Şeftalinin olgunlaştığını dokunduğunuzda yumuşamasından ve hoş kokusundan anlayabilirsiniz.

Bilgisayarı çok kullananlar dikkat

Eğer günde 3 saatinizi bilgisayar başında geçiriyorsanız bu haber tam size göre!..



19 Mart 2008 08:50
Günde 3 saatten fazla bilgisayara bakarak çalışanlarda 'bilgisayar bitkinliği sendromu' görülüyor. Bu sendrom göz yorgunluğuna, baş dönmesine, baş ağrısına, bitkinliğe ve boyun, sırt ya da omuzlarda ağrılara neden oluyor. Uzmanlar, bilgisayar monitörünün gözler aşağıya doğru bakacak şekilde ayarlanmasını ve her yarım saatte bir uzaktaki bir objeye odaklanarak gözlerin bir süre dinlendirilmesini tavsiye ediyor.

SİZ DE YAZI GÖDERİN...

SİTEMİZE SİZLER DE BEĞENDİĞİNİNİZ YAZILARI GÖNDERMEK, DÜŞÜNCELERİNİZİ BİZLERLE PAYLAŞMAK, BERABER DAHA GÜZEL PAYLAŞIMLAR SUNMAK YA DA SİTEMİZDE YAZAR OLMAK İSTİYORSANIZ LÜTFEN firsatavcisi@gmail.com ADRESİNE E-POSTA ADRESİNİZİ GÖNDERİNİZ.